Döndükten sonra sanki burada doğmuşum, burada büyümüşüm ya da burada yaşayabilirmişim etkisinden kurtulamadım uzunca… Denizi olmayan bir kentte, turuncu bir aydınlıkta deniz manzarası seyrettim sanki…
Burası tarih, burası aşk… Burası açık müze diye ağzımın suyunu akıttığım Roma’nın Türkçesi… Burası sarı, burası turuncu…
Burası Film Festivali olan, farklı dini inanışlara kucak açmış bir Güneydoğu Anadolu Kenti,… Mardin evleriyle çevrili eski Hükümet Konağı Meydanı çevresinde Sinemardin Çadırlarında yapılan gerçek bir film festivali… Hem de ücretsiz…
Şimdi kendi ülkende biraz turist olma zamanı:
Deyrulzafarân Manastırı: Yine o Mardin’in eşsiz sarı kahverengi tonlarına yerleşmiş mükemmel bir Süryani Manastırı, şehir merkezine 4-5 km uzaklıkta… Süryaniler için oldukça önem taşımakta, içerisinde bir İncil ve kutsal taş bulunmakta… Hani Avrupa’nın en ünlü gösterişli kiliselerinde görülmesi alışılagelmiş patrik mezarlarından burada da 52 adet bulunmakta…
Sizi bir Süryani gezdiriyor ve bilgi veriyor, dikkatlice dinleyeceğiniz hikâyeler paylaşıyor sizlerle…
Uzak’tan taraflı bir öneri: Süryani Manastırı demişken, sakın ev yapımı Süryani şarabı almadan dönmeyin… Özellikle mahlepli olandan tatmanızı tavsiye ederim…
Gümüşçüler Çarşısında ki Derya Gümüşçüsünün ev yapımı şarapları ile denemeye başlayabilirsiniz…
Çünkü bu şarapların Migros’dan alınıp üzerine “ Mardin Süryani Ev Şarabı” yazılmadığını biliyoruz…
Ulu Camii: Resim kendini anlatıyor ancak o vadinin (“Mezopotamya Vadisi”)önüne geçerek uçsuz bucaksız renk ahengine bakmak öyle güzel ki…Binlerce halıyı asimetrik bir şekilde yan yana dizmişler ve sizin için görsel bir şölene dönüştürmüşler sanki..Çektireceğiniz resimler için gerçek olamayacak kadar güzel fonlar…
Mardin halkının Cuma namazını kıldığı bu fonun önüne kurulma şansına sahip Ulu Cami’yi görmenizi öneriyorum.
Eyvan |
*Mardin müzesi
*Kırklar Kilisesi
*Latifiye Camisi
*Zinciriye Medresesi
*Abbaralar (tünel sokaklar)
*PTT Binası (1890 yılında ev olarak yaptırılmış, 1953 yılında posta hane olarak hizmet vermeye başlamış, şimdi üniversitenin uygulama oteli olarak kullanılıyor)
*Şehidiye Camisi
*Sabancı Müzesi
*Hatuniye Medresesi(Hz. Muhammed’in ayak izi vardır)
*Kasımiye Medresesi görmeniz gereken diğer yerler arasında…
Bu Medreseleri gezerken dikkatimi çeken bir detayı da sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Söz konusu bu medreseler de üç tarafı kapalı, bir tarafı avluya açık alan bölümlere “eyvan” deniliyor. Eyvan, insan felsefesini anlatıyor. Bütün insanların doğuşundan ölümüne kadar olan yaşama dair bir ipucu veriyor. Bir su birikintisi sandığınız bu bölümde;
Suyun ilk çıktığı yer ana rahmi, indiği yer ise bebeklik olarak tasvir ediliyor… Sonra çocukluk… Sonra gençlik… Gençlik hiç bitmeyecekmiş gözüküyor, yani kendisini göstermeden akıyor su süzülerek ve oradan sonra hızlanıyor. Ve tabi ki yaşlılık… Yaşlılık da ise su zincirlenmiş bir şekilde akıyor, söz konusu dönemin ne kadar sıkıntılı geçtiğine dair mesaj içeriyor. Suyun havuza aktığı yer ise mahşeri simgeliyor. Havuzun içinde iki delik var, alttan giden akan su cehennem, üstten akan ise cennet…
Bu tasvir kafanızda Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Latifiye Cami ve Şehidiye Camisini ziyaret edebilirsiniz...
Uzak’tan taraflı bir öneri:
Ve eşsiz gümüş işleme sanatı; Telkari: Zarafet, parlaklık ve uzun yıllar üzerinizde taşıyabileceğiniz mücevherler için bu sanatın anavatanı Mardin’e yolunuz düştü ise milattan önce 3000’lere dayanan bu eşsiz islemelerden satın almadan sakın dönmeyin, fiyatları da büyük şehirlerde ki ile karşılaştırıldığında oldukça uygun… Gümüş, telkari için sizi Midyat’a yönlendireceklerdir, Mardin de az ustası var ama farklı ve güzel modeller de burada yapılıyor.
“Öz Murat Gümüşçüsü”nden alışveriş yapmış oldukça da güzel şeyler almıştım, bilginize…
Mardin de her şey için en ustası mevcut; bir de Bakırcılar Çarşısı’na uğrayın derim ben. Bakır üzerine el işçiliğinin en güzel örnekleri ile karşılaşacaksınız. Yarı insan, yarı yılan Şahmeran figürü sizi büyüleyecek... Hasan Usta’ya bir uğrayın derim ben… Ama Bakırcılar Çarşısın da ki 6 dükkânın 6 ustası da kardeş zaten… Diğerleri de sizi aynı güler yüz ile karşılayacaktır.
Bitkisel sabunculuk: da gelişmiş bu kentte. Kapalıçarşı’ya uğrayın mutlaka;
Bittim Sabunu: Kepeğe karşı etkili
Melengiç Sabunu: Sivilcelere karşı etkili
Badem Sabunu: Saçları güçlendiriyor
Mehmet Yüksel’den aldık biz sabunlarımızı. Hani o çokça paralar verip aldığınız her çeşit mis kokulu sabunu buradan çok ucuza edinebilirsiniz… Sonra doğal sürmeler ve karınca yumurtası yağı yine çok çok ucuza bulabileceğiniz ürünler arasında.
Puşular, renk renk puşular… Şimdi moda biliyorum ama orada ki renkler gökkuşağını kıskandıracak kadar çok… Yine kapalı çarşıda satılıyorlar, her yerden alabilirsiniz ben sanırım her renk aldım ve keyifle kullanıyorum.
Ve yemekler: Bir “Mardin Tabağı” yemeden gelmeyin diye yazıyorum içindekileri:
Neler mi var Mardin Tabağın da; kaburga dolması, içli köfte, lahmacun, mumbar dolması, etli ekmek… Ağzınızın suyunu yerine koymak için önerim “Ebrar”, uğrayın ve bu eşsiz tabağın bir tadına bakın…
Hani manzarasına âşık eden, rüyalarınızı huzur dolu görüntülere boğan bu kentte, deniz kenarında yemek yediğiniz hissine kapılmanızı sağlayacak ova ‘ya sıfır “Cercis Murat Konağı”nda arkanıza o görkemli yükseltileri alarak yemek yiyebilirsiniz… Mezeleri çok meşhur bu konakta da yine; kaburga dolması ve içli köfte yiyebilirsiniz…
Mezopotomya Ovası |
Badem şekeri ve leblebisi de meşhur Mardin’in. Badem şekerinin rengi bir ağacın kökünden yapıldığından rengi mavi... Davut Selim ‘in yerinden en tazesini edinebilirsiniz...
Unutmadan menengiç kahvesi içmenizi öneririm, yine Mardin manzarasına dalarak Mezopotamya Kafe’sin de yudumlayabilirsiniz kahvenizi.
Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız renklerle oynamadan, çok özel pozlar çekmeniz mümkün…
Konaklama:
Artuklu Kervansarayı’nda kalabilir tarihi duvarlardan koklayabilirsiniz… Zevkle döşemiş odalarında kendinizi prens/prenses gibi hissedeceksiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder